30 Mayıs 2014 Cuma

İnternet Mecrası

Yukarıdaki linkte belirtilen NMD3104 Issues in New Media Theories dersi için belirtilen ve nedir, ne diğildir, dersin genel çerçevesi içerisinde neler işeneceği ve nasıl işleneceği belirtilmiştir.

Bütün dünyada internet kullanımını genel çerçevesiyle ele alan ve kullanımlarıyla ilgili boyutlarını, bazen kısıtlama bazende geliştirilmesine, yönelik çalışmalar yapıldığı biliniyor. Belli ülkeler gelişen teknoloji ve sanat alanlarda kendi güçlerini pekiştirme niyetindeler. Buna karşılık bazı ülkeler ise internet mecrası ve getirilerine bir öcü mantığıyla yaklaşmakta ve kazanımlarına karşın bireysel noktalardaki (kendilerince) kayıplarını göz önünde bulundurarak engellemektedirler. İnternet mecrası ve siber dünyanın farkına varan ülkeler, ki bunların başında teknolojik devrimlerini tamamlamış ülkeler geliyor, bu alanda sıçrama yapabilmek için çocuk yaştan itibaren kendi nesillerini kodlar dünyası içerisinde yetiştirmeyi bir devlet politikaları haline getirmiş durumda. En yetkili isimlerin ağzından yeni nesilleri bu kod dünyası ile tanıştırmak ve kodlamayı öğretmeye yöneliyorlar. Barack Obama Amerika'da çocuların kodlamayı öğrenmeleri için çağrıda bulundu. 
Türkiye'de internek ve sosyal medya kullanımıyla ilgili yapılan bir araştırmadakapsamlı bir rapor hazırlanmış, hazırlanan raporda 2013 yılı verileri ele alınmıştır. Sosyal medya ortamlarında üretilen ve dolaşıma sokulan içeriğe ilişkin başlatılan yasal yasal işlemler ve Gezi Parkı Eylemlerine koşut olarak siyasi iktidarın sosyal medya mecralarının kullanımına yönelik ürettiği söylem nedeniyle daha çok tartışmalı olguları ortaya atmıştır. 


Bu noktada Türkiye’de yeni medya ortamlarının kullanımı ile ilgili sayısal verilere kısaca göz atmakta fayda vardır. TÜİK 2013 verilerine göre İnternet erişimi olan bireylerin yüzde 73,2'si İnternet’i, sosyal gruplara katılmak amacıyla kullanmaktadır. Araştırmada dikkat çeken bir nokta olarak kentte bu oranın yüzde 72,1 iken, kırda bu oranın yüzde 78,3 olmasıdır. Aynı araştırmada bir önceki yıla göre İnternet’i haber okuma, haber alma amaçlı kullananların sayısının arttığı görülmektedir. 2012 yılında oran yüzde 72,5 iken 2013 yılında bu oranın yüzde 75,6'ya yükseldiği görülmektedir. Türkiye sosyal medya ortamlarının kullanımı bakımından dünyada en üst sıralarında yer almaktadır.

Financial Times tarafından derlenen ve Webrazzi tarafından yayınlanan Twitter kullanım rakamlarına göre Türkiye, Twitter'ın internet kullanıcıları arasında en yaygın olduğu ülkedir.  Türkiye'nin İnternet popülasyonunun yüzde 31.10'u Twitter kullanmaktadır. Derlenen bu rakamlara göre İnternet nüfusunun 36,455,000 olduğu Türkiye'de Twitter kullanıcı sayısı 11,337,505'tir. Ki bu rakamlar Gezi sürecinde yaşanan sosyal medya savaşları ertesinde Twitter tarafından sahte, ya da 'yumurta' olarak tabir edilen hesapların silinmesinin ardından elde edilen verilerdir. TTNet tarafından yapılan araştırmaya göre ise geçtiğimiz şubat ayında Türkiye'de Facebook kullanıcı sayısının 32 milyonu aştığı belirtilmiştir. Google kullanıcısı 1 milyon, Twitter kullanıcısı 6 milyon ve linkedin kullanıcısı 1 milyon civarındadır.
New York üniversitesinin yaptığı bir araştırmaya göre,  Gezi Parkı olaylarının alevlendiği 31 Mayıs Cuma günü saat 16.00 ile 00.00 arasında gösterilerle ilgili 2 milyon tweet atılmıştır. Bu doğrultuda, New York üniversitesi Sosyal Medya ve Siyasi Katılım laboratuvarı, eylemin yoğunlaştığı günlerde Türkiye’nin Twitter haritasını çıkardı. Türkiye’den sosyal medya kullanımının, benzer olaylarda diğer ülke yurttaşlarının sosyal medya faaliyetlerine kıyasla da yüksek olduğu ifade edildi. Türkiye’den gösterilerle ilgili Twitter kullanımının “olağanüstü” ve “benzersiz” olduğu belirtilen raporda, atılan tweet’lerin yüzde 90′ının Türkiye kaynaklı olduğuna yer verildi. 


Görüldüğü üzere, Türkiye’de yeni medya ortamlarının kentte yaşayanlar tarafından yaygın ve yoğun kullanımı söz konusudur. Kentli nüfusun, özellikle de genç nüfusun sosyal medya ortamlarını yaygın kullanması hem ortamda kullanım pratikleri temelli bir takım sorunlara yol açmakta hem de siyasi iktidarın tüm dünyada olduğu gibi bu ortamları da yönetme arzusunu kamçılamaktadır. Öyleyse, bu sayısal veriler ışığında Türkiye’de İnternet’in 2013’deki durumunu ve sorunları değerlendirmek yerinde olacaktır. 

Bunun yanı sıra bu mecranın kullanımı kendine yeni bir dil yaratmıştır. Atılan tweetler ve diğer sosyal medyadaki mecraların kullanımı bu dili pekiştirmiştir. Sosyal medyada kullanılan bu dil alışıla gelen algıları kırmış ve mizah ile bütünleşerek politik alanda da yeni bir kanal açmıştır. Politik tutum ve söylem hükümetin kendisini sorgulamasına ve bu güne kadar kullanıdıkları söylemi ve sisyasi taktikleri belli noktalarda değiştirmesine, bazen şiddet boyutunun tırmanması bazen de söylemin yumuşamasına neden olmuştur. Sosyal medya belkide bu yeni mizahi söylemin sadece çok hızlı bir şekilde ve kitlelere ulaşmasına neden olmuştur fakat toplumda da rutinleşmiş politik algıların kırılmasına yol açmıştır. Bu gerekçelerle internetin iletişimde yarattığı hız ve söylemin kitlelere hızlı ve etkili bir şekilde iletilmesinde oldukça etkili olmuştur.  
İnternet mücadele söyleminin artmasında etkili olduğu gibi nefret söyleminin de üretilmesinde alan yaratan bir mecradır. Karşıt görüşlü ve milliyetçi gruplarında kendi söylemleri yine bu mecra üzerinden kendisine alan sağlıyor. Toplumsal kırılmayla kullanımı artan bir mecranın iktidar karşıtlığında olduğu gibi iktidar yanlısı bir söyleminde kullanılmasına yol açıyor. Yukarıdar sabit verilerle ortaya konulan (Financial Times) Türkiye'deki internet kullanımı tek taraflı bir söylem olmayıp iki zıt kutupta ilerlemektedir. 
Bu ilerleme iktidar karşıtlarının mücadele ve mizah dili ile yaratılmasına karşı, karşı tarafta da hakaret, küfür ve nefrek söylemi yaratarak ilerlemesine yol açar.  






1 Haziran 2013 Cumartesi

31 Mayıs

Gezi  Parkında yaşananları yayınlamamak da ısrarlı olan ana akım daha ne kadar susacak merakla bekleniyor.Gezi parkı için genci yaşlısı birçok insan harekete geçmiş durumda direniş sürüyor.


Türkiye 31 Mayısı unutmayacak.Bir ağaç kesilmesin diye direnen gençliği,panzer geçmesin diye otobüsünü yola siper eden otobüs şoförünü, halka gaz maskesi dağıtan askerini kapılarını halka açan ve astım ilacı dağıtan eczanesini ve bunların tam tersiyle halkına işkence eden polisini unutmayacak.

27 Mayıs 2013 Pazartesi


Olaylı 1 Mayıs

 

1 Mayıs’ı bu sene Taksim’de kutlamaya izin verilmedi. Valilik buna sebep olarak Taksim’de halen devam eden yayalaştırma çalışmalarını gösterdi. Yapılan açıklamada 1 Mayıs kutlamaları için işçi sendikalarına ve diğer gruplara alternatif bir yer gösterileceği belirtildi. Ancak birçok işçi sendikası bunu kabul etmeyerek 1 Mayıs’ta taksimde olacaklarını açıkladı. Bunun üzerine polis 1 Mayıs günü İstanbul’un farklı yerlerinde yoğun güvenlik önlemleri aldı. Yer konusunda bir anlaşmaya varılamaması aslında çıkacak olayların habercisiydi. Sabahın erken saatlerinde Beşiktaş, Şişli, Beyoğlu gibi İstanbul’un merkezi yerlerinde toplanan gruplar Taksim’e doğru yürüyüşe geçmek istedi. Polisin Taksim’e yürüyüşlerine izin vermediği bazı gruplar polise taş ve sopalarla saldırdı. Polisin de göstericilere yoğun gaz bombası ile karşılık vermesi olayları büyüttü. Çevredeki birçok vatandaş atılan gaz bombalarından dolayı zor anlar yaşadı. Birçok gösterici ve polisin de yaralandığı olaylar farklı bölgelerde akşam saatlerine kadar devam etti.
Haberin videosunu izlemek için linke tıklayınız.
http://www.youtube.com/watch?v=aTpvIU9vHUI&feature=youtu.be

21 Mayıs 2013 Salı


Küçücük bir kütüphane

Köprülü Kütüphanesi İstanbul Eminönü ilçesi sınırlarında bulunuyor. Aslında Çemberlitaş tramvay durağının hemen yan tarafında yer alıyor. Küçük kutu şeklinde olan bir kütüphanedir. Etrafı bahçe şeklinde düzenlenmiş köprülü kütüphanesini birazcık araştırdığımızda sizler için tarih ile iç içe olan bir yapıyı keşfettik aslında.
Köprülü Kütüphanesi
 

Osmanlı’dan bu yana özenle saklanmış bu kütüphane restore edilmemiş orijinal şekli ile duruyor. Yapımı gündemde olan bu kütüphanenin henüz durumu kesin değil.

Genel özelliklerinden bahsetmemiz gerekirse;

Köprülü Kütüphanesi 1635-1676 yılları arasında Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın vasiyeti üzerine oğlu Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kütüphane 1678’de üç kütüphaneci, bir ciltçi ve bir kapıcı kadrosu ile hizmete açılmıştır. İlk kuruluşunda 2000’e yakın kitap bulunan köprülü kütüphanesinde bugün Arapça, Türkçe ve Farsça dillerinde 3.000’e yakın yazma 1.500’e yakın basma eser bulunmaktadır. Köprülü kütüphanesi tasarım olarak İstanbul’da yapılan ilk bağımsız kütüphanedir. Kütüphane olarak tasarlanan ilk yapıdır. Bahçe içerisinde kalan ve taşlarla inşa edilmiş bu kütüphanedeki tüm kitaplar  “Dewey” onlu fihristleme sistemine göre tasnif edilmiştir. Kütüphane II.Mahmut’un türbesiyle karşı karşıyadır.
 
                                                                     Köprülü Kütüphanesi

Ödünç verme sistemi

Kuruluşunda sonra Köprülü Kütüphanesi evlere ve taşraya üç aydan altı aya kadar ilk defa kitap ödünç verme sistemini başlatmıştır. Kitaplar verilir 3 ile 6 ay arasında geri toplanırdı. Bu uygulamalar, daha sonra kurulan diğer kütüphanelere de örnek olmuştur ve bu kitap ödünç verme sistemi tüm kütüphanelere yavaş yavaş yayılmaya başlamıştır. Bu açıdan kütüphane önemli bir yere sahiptir. Önceleri Köprülü Külliyesinde yer alan kütüphane şimdi hemen bir alt sokağı olan Boyacı Ahmet Sokağına geçmiştir. Üç tarafı yolla çevrilidir. Bu yapıyı bilerek gitmeyen bir insanın keşfetmesi zor açıkçası. Eğitim sistemine katkıda bulunmuş olması da yadsınamaz bir gerçektir.
 

Montaj: Şahin Alp- Şükran Yalçın

Kamera: Şahin Alp

Yazı- Seslendirme: Şükran Yalçın

14 Mayıs 2013 Salı


Benimsarkım.com

 Mahkum şarkısıyla meşhur olan, benimşarkım.com ile Türkiye’de bir ilke imza atan Murat Mermer’in geçmişten günümüze kariyer hayatına dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Kim bu Murat Mermer?

 İlkokul zamanlarından beri müzikle ilgilenen Murat Mermer, okul korolarının yanı sıra, yarı amatör bir şekilde kayıtlar da yapmaya başladı. Lise yıllarından sonra 1990’ların sonlarına doğru Sezer Bağcan’nın stüdyosunda kayıtlar yapılmaya devam ederken bir yandan da beste yapmaya başladı Murat Mermer. Bir albüm yapma hayalini taşıyan o zamanın genç sanatçısının bestelerinden bir kaçını Haluk Levent satın aldı böylece profesyonel olarak albüm piyasasına adımını atmış oldu. 
Murat Mermer
 

2006 yılında Mahkum adlı bir albüm yaptı. “Hiç böyle bir çıkış beklemiyordum açıkçası devamının getirebilseydim belki daha da yukarılara çıkabilirdim” diyen Mermer, o sene Kral TV en iyi çıkış yapan sanatçı dalında aday gösterildi. Yarışma da Murat Boz’un birinci olmasıyla ve yapımcılarıyla yaşadığı sorunlar dolayısıyla şarkı işini daha ileriye götüremedi. Murat Mermer daha sonra 2.albümünü yaptı fakat piyasa için fazla sönük kalınca albüm işini askıya aldı besteler yapıp satmaya devam etti. Haluk Levent, Soner Arıca, Esra Kahraman gibi daha birçok sanatçıya bestelerini verdi.

Murat mermer meselesine açıklık getirebilir misiniz? Neden takma bir soyad?
 
 Benim sanatçı kimliğim. Gerçek soyadım Akalp.18 yaşındaydım grup kurduk ve 40 şarkılık bir repertuvar hazırladık. Yaz programı için Silivri’ye gittik. Orada mekanın sahibi kapıya bir isim yazmam lazım sizin isminiz ne dedi. Biz de o güne kadar düşünmemiştik. Bana Erol Büyükburç’un tavsiyesidir. “Bir gün bir grup kurarsanız isminizden oluşan bir grup kurun demişti. MFÖ gibi.” bizde denedik ama olmadı. Harfleri birleştirdik o da olmadı. Mermer yaptık bu daha hoş olmuştu. Yıllar boyu mermer ile çıktık sahneye sonra değiştiririz dedik öyle kaldı. 20 sene oldu.
 
Grubun diğer üyeleri hala bu meslekteler mi?
Hepsi çalışıyor tabi mesela bizim davulcumuz hala aynı kişidir. Askere gidip gelenler falan ama hala beraber müzik yapıyoruz. Geçen gün bir gitaristimizi kaybettik. Bir ameliyata girdi ve çıkamadı. Onu da buradan analım. Onun dışında 20 senedir hepimiz beraberiz.

“Sen müziğin başka taraflarıyla ilgilenmelisin.”

Aklıma böyle bir fikir geldi. Sen artık müziğin başka taraflarıyla ilgilenmelisin dedim çünkü bu sırada özel hayatımdaki çalkantılar ve fiziksel görünüşümün bozulması beni bu yöne doğru çekti. Geçen sene bir şirket kurdum ve bu şirkette bireysel ve kişisel müzikler yapmaya başladım. Yaptığım işin iki boyutu var biri kurumsal biri bireysel diyen Murat Mermer, besteci kimliğini artık bu tarafa yönelttiğini söylüyor.
Murat Mermer
 
 
Beste yaparken nasıl ilham geliyor ya da ilham diye bir şey var mı gerçekten?

Konu belliyse ve zamanında çok şey biriktirmişsen mesela bilgi birikimi olarak ya da müzikle alakalı ve bir de Türkçeyi düzgün kullanıyorsan iyi kötü mutlaka bir şey çıkar ortaya. İlham derken eğlence şarkıları kurumsal şeylerde anlatılmak istenen temalar çok belli. Bunun için onları sadece düzgün bir müzikal cümlenin ve düzgün bir gramerin içine sokabilmek yeterli oluyor. Her şey çok değişti. Tüm duygularınla yaptığın iliklerine kadar işleyen bir şarkı yapmayalı uzun süre oluyor. Beste yaparken böyle pencereden içeri girerdim. Orada başka bir dünya var ve ben beste yapıp tekrar bu dünyaya dönerdim. İlham dediğim şey odur. Çok idealist konuşmayacağım ama yapmam gerekeni yapıyorum. Eskiden çok hissederek yapardım şimdi ise eğlenerek yapıyorum. İlham olarak aslında şuan öyle bir şey yok öyle bir kapı açılmıyor beste yaparken ama eğleniyorum yani.

Fenerbahçe’ye beste yapma gibi bir hayaliniz varmış bize kısaca bunun hikayesini anlatır mısınız?

 Çok koyu fenerliyim ben ve hayalimde hep bir tane şarkı yapacağım ve Fenerbahçe’ye hediye edeceğim onlarda çok sevinecekler gibi bir plan vardı ve çok heyecanlıydım. Neyse ben şarkımı yaptım ama acayip mutluyum ve çok güzel sözler hala arkasındayım. Yalnız şarkının nakaratında bir problem varmış ben fark etmemişim. Sonradan keşfettim o da şöyle oldu: gece uyandırdım eşimi hayatım dinle bak çok güzel oldu dedim ve başladım söylemeye;
 
                                                                     Murat Mermer

Hiç kimseyi sevmedim ben seni sevdiğim kadar.

Damarımdaki kan sarı lacivert akar.

Şanlı tarihinle göğsümde gurur, gözümde fer.

Tartışması yok bunun en büyük fener.

Söyledikten sonra eşim bana baktı ve bir an şunu söyledi: ”Cim bom Galatasaray.” Meğer benim yaptığım beste Galatasaray’ın şarkısına çok benziyormuş. O zaman pardon bunu değiştirmem lazım deyip yatmıştım. Öyle oluyor bazen. Geçmişte duyduğun melodilerle karıştırabiliyorsun ve sanki yeni bir şey yapmışsın gibi hissediyorsun. Tabi ben bunu biraz abartmışım ve sonra askıya aldık projeyi.

Benimşarkım.com

Bir internet sitesi kurdum. 2 hafta içinde açılacak. Benimsarkım.com Türkiye’de bu formattaki tek internet sitesi çünkü burada herkes kendi şarkısını mağazadan elbise seçer gibi seçecek. Kategoriler olacak. Kişinin tamamıyla kişisel kararlarıyla belli olacak. Şarkının rengini, tarzını, sözlerini kişinin kendisi belirleyecek. İsterse sözleri yazıp beste yapın diyebilir, isterse bestesini yapmış buna söz yazın diyebilir. Karar verildikten 1 hafta sonra şarkıyı sahibine teslim ediyoruz. Bu proje Türkiye’de ilk olduğu için bizim için çok önemli.

Türkiye de buna benzer siteler var mı?

Hayır, Türkiye de bir ilk. Yani bu tarz kişisel müzik yapan var mesela bir adam var ismini hatırlamıyorum bir doğum günü şarkısı yapmış diyor ki isminiz ne murat mesela şarkıda isim için bir yer ayırmış. Orada kişiye göre isimleri değiştiriyor. Mehmet’i çıkartıyor Ayşe’yi koyuyor o tarzda bir şey yapmış. Bizim ki çok başka. Şöyle başka aslında bir başkasının yapamayacağı bir şey de değil. Fikir olarak ilk bizim aklımıza geldi. Mesela sevgilisiyle barışmak isteyenler gelip onlara hediye şarkılar yapıyoruz. Anneler günü için şarkı istiyorlar onu yapıyoruz. Klişe hediyelerden çok farklı çünkü çok mutlu oluyorlar onların mutluluğu beni de mutlu ediyor. İşe yaradığını bilmek güzel. Artık teknoloji çağındayız artık farklı şeyler olmalı bana göre parfüm, kazak, ayakkabı gibi hediyeler çok sıradanlaştı bu çok güzel oluyor.

Peki, bu ilham nereden doğdu kimden aldınız bu fikri?

Bundan 4 sene önce eşim bir doğum günü hediyesi hazırladı ama çok profesyonel bir hediyeydi. Stüdyoda bir şarkı kaydetmişlerdi. O şarkıyı da benim en sevdiğim arkadaşlarıma birer cümle halinde söyletmişlerdi ve bir de klip çekmişlerdi şarkıya. Sonra bir gün televizyon izliyoruz diye televizyonu açtığımda bu sürpriz ile karşılaştım. Çok sevinmiştim çok güzel bir hediyeydi. İlham böyle geldi.


Murat Mermer
 

Bu iş çok göreceli bir iş karşı tarafa beğendirmekte zor sonsuz bir şey sonuçta müzik diyen Murat mermer soruları şu şekilde yanıtlamaya devam etti

Alavere dalavere parçasından bahsetmek ister misiniz bize biraz nasıl aklınıza geldi böle bir şey yapmak?

Üç tane genç geldi biz bir şarkı yapmak istiyoruz dediler. Üçünün de müzisyen olmadığını biliyorum. Müzik yapmak istiyoruz deyince açık konuşayım çokta fazla uğraşmadan bir şey yapalım ne çıkabilir ki diye düşündüm. Sonra bana şarkıyı bir dinlettiler. Meğerse olay kopmuş orada. Tüm dünyada çok sevilen bir şarkıymış. Bir dinledim şarkı çok güzel bir şarkı 19 yaşında Kolaveri adlı Hintli bir çocuğun şarkısıymış. Hiç beklenmeyen bir performans oldu. Biraz masraflı olabilir tekrar kaydetmek dedim önemli değil dediler. Demek ki ciddiye alıyorlar bu işi dedim. Onların önem verdiğini görünce bizde önem verdik ve güzel bir şey çıktı ortaya. Kayıtları yaptık ve bir klip çekiyoruz. Telif hakkı için başvuru yaptık ama Sertap Erener çoktan almış bile şarkıyı. Yine de alalım dedik ama daha sırada bekleyen 6 kişi varmış. Bu da şarkının ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor.
Dipnot: Klip çok yakında blogumuzda yer alacaktır.
 Kamera: Ahmet Turna
 Muhabir: Büşra Çelebiler


17 Nisan 2013 Çarşamba

Alevi Sorununa Akil İnsanlar Çözümü

   Kürt sorununa barışçıl bir çözüm için hükümetin seçtiği Akil İnsanlar Heyeti çalışmalarına yoğun bir tartışmayla başladı. Bu tartışmaların önemli isimlerinden biride Cem Vakfı (Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi Vakfı) genel başkanı Prof. İzzettin Doğan oldu. Doğan Alevi sorunu içinde ‘Akil İnsanlar Komisyonu kurulmalı’ önerisiyle yeni bir tartışmaya kapı araladı. 
Cem Vakfı (Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi Vakfı) genel başkanı Prof. İzzettin Doğan



 Barış sürecinde Alevilerin adının anılmamasının yanında sık sık Alevileri tedirgin edici ifadelerin kullanılması eleştiri konusu olmuştur. Bu sorun ile birlikte,  Akil İnsanlar listesi hazırlanırken, listeye sadece bir Alevi temsilcisi girebildi. Fakat bu isim Aleviler arasında çok tartışmalı bir isimdi. Bu zamana kadar Alevilerin eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelelerinde yanlarında yer almadığı ve devletten yana bir tutum takındığı iddia edilen, birçok kişi tarafından eleştirilen, Cem Vakfı başkanı İzzettin Doğan’dı. Başta Aleviler olmak üzere birçok kesim, İzzettin Doğan ismine birçok eleştiride bulundu. Gerekçe olarak İzzettin Doğan isminin, devlet yanlısı bir politika izlediğini ve Cem Vakfı’nın devletin desteği ile kurulduğunu iddia ettiler.
Bu iddiaların çok desteksiz olmadığını Cem Vakfı üyesi ve Alevi dedesi Ali Yüce de doğruluyor. Ali Yüce bize verdiği röportajda şu cümleleri sarf ediyor:  
Cem Vakfı üyesi ve Alevi dedesi Ali Yüce


 “ Evet, Akil insanlar kurumu Aleviler için de kurulmalı fakat bizim komisyona güvenimiz yoktur. Bence Akil İnsanlara dahi gerek yok. Ben bu durumu samimi bulmuyorum. Çünkü bir insanı ayrıştırmak, ayrı değerlendirmek kimlik sorununa yol açıyor. Bu durum da devletin parçalanmasına neden oluyor. Devletin görevi dini inancı sorgulamak değildir, devletin görevi eşitliği sağlamaktır. Bu ülke içerisinde eğer bir insan kürt ise kürt olarak,  alevi ise alevi olarak yaşamaya devam etmelidir. Burada azınlıkların ayrı haklarına olmasına karşı değilim sadece bu durumlar ülkenin ayrıştırılmasına ve bölünmesine neden oluyor düşüncesindeyim. Ne Akil İnsanı ne müzakeresi, bunlar gülünç şeyler. Bu sorunlar anayasa ile çözülmelidir. Bana sorsalar ‘Önce vatanım sonra inancım’ derim. Vatanın bölünmez bütünlüğü esas alınmalıdır. Aslında Kürt halkı diye ayrı tamponlanmış bir halk yoktur. Bunlar Amerikan projesidir. Bunlara birde dil verelim demişlerdir, aslında her şey Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası ve İsrail için yapılıyordur” dedi.  
 Yüce, konuşmasının devamında daha önce bir Alevi Çalıştayının yapıldığını ve Cem Vakfı başkanı olarak Sayın İzzettin Doğan’ında bu çalıştaya katıldığını söyledi. Fakat bu çalıştayda alınan kararların hiçbirinin devlet tarafından yerine getirilmediğini ifade etti.  Akil İnsanların talepleri olduğunu fakat Alevi toplumunda, bu durumdan bir sonuç beklemediğini de söyledi. Ali Yüce, bu işin hükümet ve devlet koruması altında anayasal bir zeminde çözülmesi gerektiğini savundu. Aynı zamanda da Aleviliğin İslam çizgisi içerisinde kabul edilmesi gerektiğini vurguladı.
 Ali Yüce aynı zamanda Alevi çalıştayının da bir sonuç beyannamesi olarak; Cem evlerinin yasal statüye ulaşması, eğitimde din dersinin düzenlenmesi, dedelere maaş bağlanması ve Madımak otelinin müzeleşmesi gibi taleplerinin olduğunu söyledi.

Akil İnsanlar Heyeti veya Hakikatleri Araştırma Komisyonu ile 1938 Dersim katliamı Sivas, Çorum gibi olayların aydınlatılması için bir komisyon kurulması önemli değil midir, sorun dedelere maaş bağlanması mıdır?

 Ali Yüce: “Dersim olayı bizim için Kerbela olayı kadar acıdır. Hükümet bu olayları aydınlatmalıdır. CHP bu konuların aydınlatılması için bir soru önergesi verdi fakat bir sonuç çıkmadı. Bizim devletten inanç noktasında beklentimiz var. Sivas, Çorum olayları sadece bir Alevi sorunu değildir. Bir insanlık sorunudur”
Konu ile ilgili olarak basına konuşan Diyarbakır Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Şube Başkanı Cafer Korkmaz, çözüm süreci için oluşturulan Akil İnsanlar heyetinde Alevi kurumlarının temsiliyetinin olmadığını belirterek bu durumun düşündürücü olduğunu söyledi. Cafer Korkmaz Kürt sorununun çözümünü savunmak, akan kanın durmasını istemek toplumun her kesiminin görevi olduğunu belirtti. Alevilerin toplumsal barışı esas aldığını söyleyen Korkmaz konuşmasına şöyle devam etti:
Diyarbakır Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Şube Başkanı Cafer Korkmaz


 "Ancak son gelişmeleri de kaygıyla izlediğimiz belirtmek isteriz. Demokratik çözüm süreci için oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti'nde, Alevi kurumlarının temsiliyeti bulunmamaktadır. Alevi örgütlerinden hiçbir şekilde görüş alınmadan oluşturulan bu heyette yer alan Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan, Alevileri temsil etmediği gibi asimilasyon politikalarına hizmet eden ve özellikle seçilen bir isimdir. Diyarbakır'da çalışmalarına başlayan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden sorumlu Akil İnsanlar Heyeti'nin her kesimle diyaloga geçmesine rağmen, yaklaşık 5 bin Alevi'nin yaşadığı bir kentte, Alevileri temsil eden kurumumuzla iletişime geçmemesi düşündürücüdür. Bu tutum Akil İnsanlar Heyeti'nin Kürtlerden sonra Türkiye'de ikinci örgütlü kesim olan Alevileri önemsemediğini, böyle bir sorunlarının da olmadığını ortaya koymaktadır. Bu itibarla, heyetin çalışmasını da temkinli izlediğimizi belirtmek isteriz."
Gazi Cem Evi Başkanı ve Dedesi Veli Gürsoy
 
Alevi sorununda Akil İnsanlar heyeti üzerine konuşan bir diğer isim ise Gazi Cem Evi Başkanı ve Dedesi Veli Gürsoy oldu. Gürsoy bu sözlerin İzzettin Doğan’ın kendi şahsi düşüncesi olduğunu fakat kendisinin bu düşüncelere katılmadığını dile getirdi. 2012 yılında bir Alevi çalıştayı yaptıklarını ve bu çalıştayın sonunda birçok Alevi kesiminin ortak düşünceleri olarak bir sonuç deklerasyonu yayınlandı. Bu çalıştayın umut verici bir toplantı olduğunu fakat hükümetin herhangi bir girişimde bulunmadığını dile getirdi. Veli Gürsoy konuşmasına şöyle devam etti:
 “Biz Türkiye’ ye barışın gelmesini ve anaların ağlamamasını istiyoruz. Artık bu topraklarda barış güvercinleri uçmalı. Gençler ölmemeli. Biz Cem evinde her iki taraftan gençlerin cenazesini kaldırıyoruz ve çok üzülüyoruz. Temennimiz bu sorunların çözülmesidir fakat taraflardan bir samimiyet sezmiyoruz” dedi.

Bugün hükümet Alevi sorununu çözmek istiyoruz ve bunun için Akil İnsanlar komisyonunu görevlendiriyoruz derse buna talebiniz, tepkiniz ne olur? Sizi temsilen hangi isimleri önerirsiniz?

“Bence isimlere takılmaya hiç gerek yok daha doğrusu isimlere ve öneriye de gerek yok. Hükümet Alevi sorununu çözmek için Akil İnsanlar Komisyonu da kurmasına gerek yok. Bu sorun Kürt sorunu gibi değildir. Birbirinden farklı sorunlardır ve her birinin kendine has bir önem taşır. Alevi sorunu Anayasal zeminde bir tek kelime ile çözülebilir. Sadece anayasada ‘Alevilik bir inanç ve Cem Evleri de ibadethaneleridir’ ibaresini ekleseler ve bu kapsamda camilere verilen haklar bize de tanınsa bir sorun kalmaz. Akil İnsanlara gerek yoktur yeter ki samimi olsunlar. Eğer olacaksa meclis içerisinden bir komisyon ile Sivas Maraş, Çorum ve Dersin olayları aydınlatmalı ve failleri bulunmalı.”
Veli Gürsoy konuşmasında bugünkü Akil İnsanlar Komisyonunun Alevi sorunu için kurulmadığını ve bunun için onlardan Alevi sorununu ile ilgili bir şey beklemek de afaki olacağını. Fakat onlardan Kürt sorununa ve barışa katkı sunmalarını beklediklerini söyledi. Gürsoy konuşmasında Akil İnsanlar listesinde iyi insanların da olduğunu fakat bu listenin hükümet eliyle seçildiğini ve bunun politik bir seçim olduğunu dile getirdi. Bu liste oluşturulurken halka, sivil toplum kuruluşlarına gidilmesi gerekliydi. Bu listenin biraz hükümetin Akilleri olduğunu söyledi. 

10 Nisan 2013 Çarşamba

Üsküdar meydanlaşıyor
Marmaray projesine bağlı olarak Üsküdar Belediyesi'nin yıkımı ve sonucunda bu bölgeyi medyalaştırmak projesi Üsküdar Belediyesi'nin en önemli gündem maddesi. Bu konu ile ilgili uzman kişi, Üsküdar Belediyesi Plan-Proje ve Harita mühendisi Özcan Yıldırım planlarını ve süreci anlattı.
 

 Bizim aldığımız duyumlara göre belediye binasının yıkımı iptal edildiği söyleniyor. Bu doğru mudur? Neden iptal edildi?
Evet, bu bilgi doğrudur. Yıkım işlemi zaten yıllardan beri süre gelen ve konuşulan bir konu ama durumlar çok farklı çünkü Üsküdar - Çavuş Dere civarında başka bir belediye binası yapılıyor. Oranın inşaatı bittiği an bu bina yıkılacak.
Yıkım işlemi tam olarak ne zaman başlayacak?
 Üsküdar - Çavuş Dere’de size bahsettiğim binanın bitmesi yaklaşık iki yılı bulur. İki yıl sonra burada yıkım işlemi başlar ve tahmini olarak 4-5 seneye kadar bu bahsettiğimiz Meydan Projesini bitiririz diye düşünüyorum.
O zaman alınan iptal kararı biraz da olsa ortamı yumuşatma adına alınmış bir karar doğru mu?
Aslında tam olarak öyle değil. Buradaki esnafların çoğu Üsküdar'ın en eski esnafları ,bu konuyu rahatlıkla anlayabilecek ve hoş karşılayacak insanlar. Onlarla ilgili de çeşitli planlarımız var.
Bu planlardan bahsedebilir misiniz?
 Öncelikle yeni açılan belediyemiz’ de onlara yer tahsis edeceğiz. Burada nasıl çalışıyorlar ise aynı şekilde orada devam edecekler yani hiçbir şekilde bu bölgede bulunan esnaf halkını mağdur etmeyeceğiz.
Bu bahsettiğimiz esnaflardan biri '' Ben buradan bir yere gitmem '' der ise ne yaparsınız? Dükkanı karşılığında ona bir ödeme mi yaparsınız ya da başka bir düşünceniz var mı?
 Az önce bahsettiğim gibi burada bulunan esnaf halkı akl-ı selim ve çok duyarlıdır. Böyle bir şey olacağını zannetmiyorum. Oldu da böyle bir sıkıntı ile karşılaştık kendilerine çalışıp çalışmayacağını söyleriz. Bize buradan bir yerde çalışmayacağını belirtir ise güzel bir şekilde anlaşmaya çalışırız. Buradan ayrılmama düşüncelerini de anlayabiliyorum çünkü burada bulunan tüm esnaf birbiriyle dost. Neredeyse tüm dükkanlar baba'dan kalma. Sonuç olarak duygusal bir havası var buranın ayrılmak zor.
Marmaray çalışmaları ile bu projeyi nasıl bağdaştırabilirsiniz?
 Öncelikle şunu belirtmem lazım. Marmaray projesi devletin yürüttüğü bir çalışma fakat bizim işimiz belediye ile aslında baktığımız zaman proje olarak tek bir yere bağlı değiller. Şöyle bir durum var, Marmaray projesi Üsküdar'ın, o hepimizce çok iyi bilinen, tarihi meydanına zarar vermiş durumda. Genişlik bakımında, güzellik bakımından vs. yani bir albenisi kalmamış vaziyette. Bizde genişlik bakımından oldukça iyi olan belediye binasının bulunduğu yeri meydan haline getirmek istedik. Böylelikle hem daha güzel bir Üsküdar ortaya çıkacak hem Üsküdar halkı daha güzel bir meydana sahip olacak.
Burada gerçekleştirilmesi düşünülen Meydan Projesi'nde Üsküdar Belediyesinin ödeyeceği miktar ne kadar olacak?
 Tabi ki ucuza halledilemez tüm bu bahsettiklerimiz ama en ucuz yoldan en iyisini yapmaya çalışacağız. En ucuz derken şöyle düşünün Marmaray Projesi'nin yarı fiyatına denk gelecek.

 İstanbul’da son yıllarda meydanlara istemsiz bir şekilde zarar veriliyor. Üsküdar'da bir çalışma esnasında bu zararı fazlasıyla gördü. Şöyle bir iddiaya sahip misiniz '' İstanbul'un en modern ve en güzel meydanı burası olacak ''?
 İstanbul'da zarar verilen meydanların fazla olmasına ben de üzülüyorum. Sonuçta İstanbul’u betimlerken bile hep bu meydanlardan bahsederiz. Bir yerin güzel görünmesinin nedenlerinden en önemlisidir. İstanbul'un en modern meydanı burası olacak diyebilirim çünkü sizin iddianız ne kadar güçlü ise sizin bu işi iyi yapma isteğiniz daha da artıyor. Ben son derece güzel olacağını düşünüyorum ve bölge halkını sağduyuya davet ediyorum. İnsanlar ile ilişkileri iyi kurduğumuz vakit bu işin üstesinden rahatlıkla gelebilecek kapasitedeyiz.
Meydanlaşan Üsküdar hakkında halk ne diyor?