Kiralık ağlayıcılar
İlk
duyulduğunda insanlara tuhaf gelebilir. Hatta insanın pek de inanası
gelmeyebilir. “Hadi canım sen de daha neler”, “Yok artık” gibi tepkilerle
karşılaşılması da çok tabii bir durum. Neden mi bahsediyoruz? Cenaze
ağlayıcılarından…
Hem gülünesi hem de
ağlanılası bir iş aslında onların yaptıkları. Peki kimlerdir bu cenaze
ağlayıcıları? Cenaze ağlayıcıları hiç tanımadıkları bir insanın cenazesinde
para karşılığı gözyaşları döküp ağıtlar yakan insanlardır. Bu onların işidir.
Varlıkları inkar edilir. Gizli ajan gibidirler, gerçekte olmadıkları söylenir
fakat vardırlar ve cenaze sahibinden aldıkları ücret mukabilince, en az ölen
kişinin yakınları kadar cenazelerde ağlar, ağıtlar yakarlar. İnsanlar arasında
pek bilinmeyen bu paralı ağlayıcılığın aslında eski bir tarihi bile var.
Kiralık ağlayıcıların
kısa tarihi
Paralı
ağlayıcılık; yani cenaze ağlayıcılığı çok eskilere, eski Yunan dönemine
dayanıyor. Her dönemde olduğu gibi Eski Yunan ve Roma döneminde de cenazelere
katılım, ölü arkasından ağlama ve özellikle
ağıt yakmak çok önemliydi. Bu nedenle o dönemlerde cenaze törenleri için ağıtçı
kadınlar tutulurdu. Bu ağıtçı kadınlardan kimisi para karşılığında kimi de
gönüllü olarak cenaze törenine katılıp ağıtlar yakarak ağlarlardı. O dönemde
cenazede ağlamanın önemli olmasının bir diğer nedeni de şuydu; cenaze töreninde
dökülen gözyaşları, ölen kişinin yakınları tarafından bir kapta toplanıp
gözyaşı şişelerine doldurulurdu. Bu şişe daha sonra ölen kişinin mezarına
yerleştirilir ve ölen kişinin değerliliği bu şişelerdeki gözyaşı miktarına göre
belirlenirdi. Bu durum da tabii ki ağıtçı kadınlara ve cenaze ağlayıcılarına
olan rağbeti arttırdı. Bu rağbetin artmasıyla da başta gönüllü olan ağıtçı
kadınlar da artık bu durumu bir mesleğe dönüştürdü ve ağıtlarının karşılığında
ücret almaya başladılar.
Sadece eski Yunan, Roma
ya da Türkiye de yok cenaze ağlayıcılığı, Çin’de de cenaze ağlayıcılığının ilginç
bir örneği var. Burada uygulama diğerlerinden biraz farklı.
Çin’deki paralı
ağlayıcılar
Çin’de her yıl Nisan
aynın 4’ü ile 6’ısına denk gelen gün Ölüler Bayramı-Saf Parlaklık
Festivali(Qingming) olarak kutlanır. Bu
festival Çinliler için tarıma en uygun zaman olmakla birlikte, onlar için bir
anma günüdür. Çinliler Qingming gününde, ölülerini anarlar ve onlar için
kurbanlar adarlar. Mezarlıkları ziyaret eder, mezarları temizler ve süslerler.
Bu nedenle o güne Ölüler Bayramı da denir. Geceleri kaldırımlarda ufak ateşler
yakılır ve yollarda arabalar gittikçe azalır. Mezar ziyaretlerinin yapıldığı bu
bayramda, ziyarete vakti olmayan ya da gidemeyecek durumda olan insanlar
bellirli bir ücret karşılığında kendi yerlerine aile mezarı ziyareti yapmak ve
hatta ağlamak için insanları görevlendiriyorlar. Ancak ziyaretçi tutan aileler,
tuttukları ziyaretçilerin ağlamalarını istiyorlarsa bunun için ekstra ücret
ödemek zorundalar. Ağlama için ekstra ücret de bulunduğunuz şehre göre
değişiyor.
Ali Öztürk |
Cenaze ağlayıcılığı ülkemizde
yeni ortaya çıkmamıştır. Özellikle Anadolu köylerinde birçok insan bilir cenaze
ağlayıcılığını. Ancak son dönemlerde cenaze ağlayıcılığı sadece Anadolu
köylerinde değil, ülkenin diğer bölgelerinde de eskiye kıyasla daha çok bilinir
oldu.
Hatta ülkemizde Cenaze
Ağlama Derneği adıyla bir dernek bile var. Derneğe ulaşmak çok zor, neredeyse
pek mümkün olmasa da Derneğin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Ali Öztürk,
nam-ı diğer Oflu Ali’ye dernek üzerine konuştuk. Oflu Ali derneğin kendisi
kadar ilginç olan hikayesini anlattı bizlere...
Cenaze Ağlama Derneği
ve hikayesi
Ali Öztürk, diğer bir deyişle Oflu Ali’nin
asıl mesleği Küçükçekmece Kaymakam Danışmanlığıdır. Oflu Ali çevresinde fıkra
ustası olarak tanınıyor. Fıkralardan oluşan "Reisin Takası" adlı bir
albümü ve bir de fıkra kitabı var. Kaymakam Danışmanlığı’nın yanında TGRT FM’de
radyoculuk da yapıyor. Söylediğine göre bunların dışın da bir de Cenaze Ağlama
Derneği’nin yönetim kurulu başkalığını da yapıyor.
Ali Öztürk |
Derneğin hikayesini
şöyle anlatıyor bize;
“Cenaze
ağlayıcıları derneği bizim öylesine, gırgırına kurduğumuz bir dernekti. İşin bu
boyutlara gelebileceğini ben de hiç düşünmemiştim. Cenaze Ağlama Derneğinin
hikayesi şöyle; 1994'te Üsküdar Selimiye
caminin kapısından geçerken bir baktım adamın biri tabutun başında hüngür
hüngür ağlıyor. Ağlamaktan bayılacak neredeyse… Ben de üzüldüm yanına gidip ‘Başın
sağ olsun. Ölüye yazık olur. Böyle ağlama’ dedim. Demesin mi bana ‘Ben ölüyü
tanımıyorum’, ben de o zaman ‘neden bu kadar ağlıyorsun’ diye sordum .”Parayla
ağlıyorum, yanımda çok durma şimdi birisi anlayacak’ dedi. Ve 1995'te derneği
kurdum.”
Herkesin merak
edebileceği gibi cenaze ağlayıcılarının ücretlerini soruyoruz Ali Öztürk’e..
“Cenaze
ağlayıcılarına talep çok, adamlarımıza saat başı 1 lira veriyoruz. İşleri sadece
cenazede ağlamakla bitmiyor tabii, tabutu taşıyorlar ve ölen kişinin
yakınlarıyla birlikte mezarlığa kadar gidiyorlar. Ekibim 300 kişilik. Genelde
hep para kazanmış, cebinde akrep olan pintiler var, servet bırakmış. Hanım da
makyajı bozulmasın diye arıyor, "Ali bey, kocam öldü, ağlayabilir
misiniz?" diye soruyor. Ekibi yolluyorum. Camları açıyorlar. Çatıya bile
çıkan oluyor. Bir saat evde, bir saat de caminin kapısında ağlıyorlar. Mahalledeki
insanlar da "Ne iyi adammış, kıymetini bilemedik" diyor. Fatura da kesmiyoruz çünkü ölüye vergi iadesi
yok.
Peki, cenaze ağlayıcısı
olmak için ne gibi özellikler olması gerekiyor diye soruyoruz
Ben bu
konun reklamını yapmıyorum. Onları deklare edemem. Durumu bozuk insanlara
insanlara bir çeşit yardım etme amaçlı bir iş bu.
Cenaze Ağlama Derneğinin
vermek istediği mesaj da derneğin amacı da çok anlamlı;
“Bizim
asıl vermek istediğimiz mesaj şu ‘dost biriktirin’. Bakıyorsun adam zengin, iş adamı olmuş ama
dostu yok. Bankadaki para cenazeye gelmez ki. Dost biriktirmek ve iyi bir insan
olmak bu yüzden çok önemlidir. Mesela sanatçıların cenazelerini
görüyorsunuz. Onların cenazeleri sahte, mezarlığa bir gidiyorsunuz kalmış üç
kişi ya da beş kişi… Peki neden? Çünkü orada kamera yok. İşte bu zenginlerin
cenazelerine bir bakın. Eğer etrafta takım elbiseli, boynu bükük, renkli
gözlüklü birini görürseniz bilin ki o benim adamımdır.
Bizim
derneğimiz kar amacı gütmeyen bir dernek. Amacımız garibanlar sevinsin. Cenaze
ağlayıcılarımız hep fakir kesimden, sokakta çalışan insanlar.”
Cenaze ağlayıcılarının
durumu hem gülünesi hem ağlanası… Bu işi yapan birilerinin olduğuna insan hem
inanıyor hem de inanmıyor…
Halimize gülelim mi
ağlayalım mı?
Peki bu duruma halk ne
diyor ?
Kamera: Ahmet Turna
Muhabir:
Şahin Alp
Derleme: Ezgi Kökten
Editör:
Büşra Çelebiler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder